Ribat
Ribat nöbet tutma, atların doyurulması ve savaşa hazır tutulması için yapılan bina anlamlarına gelir. Bunlar, sınırda ve stratejik konumlarda askeri amaçlı tahkim edilmiş alanlardır. İslam'ın ilk yıllarında, savaşlarda kullanılan hayvanlı çitler ve savaşçıların yaşadığı basit çadırlar da dahil olmak üzere kubbeler, yavaş yavaş tahkimli yapılara dönüştü. Zamanla kalelere de ribat denilmeye başlandı.
Sınırlar hızlı bir şekilde genişledikçe artmaya başlayan ribatların işlevleri, zaman içerisinde de gelişmeye başladı. Zamanla savaş işlevini tamamen yitiren ribatlar, yer aldıkları koşullara bağlı bir şekilde tekkelere, kervansaraylara ve zaviyeler ile beraber ticaret alanlarına dönüştü.
Tarihçe
Eyerli hayvanların ve onlara bakan murabıtların barındığı cihat savaşçılarının çadırlarının da aralarında bulunduğu ribatlar, ilk olarak Suriye ve Kuzey Afrika kıyılarında Bizans'a karşı inşa edildi. Halife Osman döneminde, özellikle de Suriye ve Mağrip kıyılarında Bizanslıların saldırılarına hazır olan kalelerinin yanı sıra ribat olarak bilinen yeni askeri yapılar inşa edildi.
Kuzey Afrika'nın fethinden sonra Akdeniz kıyılarının savunması için kullanılan kalelere de ribat denilmiştir. Filistin kıyılarında inşa edilen ribatlar, Müslüman tutsakları kurtarmak için kullanıldı. Bu yıllarda ribatlarda askeri ve din eğitimlerinin yanı sıra sanat ile bilim çalışmaları da yapılmaya başlandı. Murabitunlar olarak bilinen gönüllü askerler, askeri eğitime ek olarak bu tür eğitimler aldılar.
İran ve Maveraünnehir’de ribatlar, muhtemelen IX. yüzyılın sonlarından itibaren askeri niteliğini yitirerek dini ve tasavvufi bir karaktere büründü. Tasavvufun büyümesi, ribatlara yeni bir işlev kazandırdı, zaman içerisinde tekke ve zaviyeye dönüştü. Bazı ribatlar ise zamanla medreseye dönüştü.
Öte yandan, bölgede İslam eğitim sürecini tamamladıktan sonra kervanların yol güvenliği ve barınma ihtiyaçlarını sağlamak için ticaret yolları üzerindeki kavşaklara ribatlar inşa edildi, hızlı hareket edecek şekilde uygun hale dönüştürüldü. İlk Türk ribatı, Gazneli Mahmut’un Serahlar yolunda Meşhed yakınlarında yaptırdığı Ribâtı Mâhî / Ribâtı Çâhe'dir.
Selçuklular döneminde İran'da çok sayıda kervansaray yapıldı. Hükümdarların yanı sıra devlet adamları ile büyük tüccarlar da pek çok simge yapı inşa ettiler ve bu yerlerin, temellerini attılar. Bu gelenek, Anadolu Selçukluları arasında da devam ettirildi. İlhanlı devleti zamanında da büyük çaplı ribatlar (kervansaray) inşa edildi.
Ribatın niteliğinin değişmesiyle birlikte bu kelime Hicaz, Irak, Mısır, Suriye ve Filistin'de "misafirhaneler, yetimhaneler, hacıların kalacağı yer" anlamında kullanılmaya başlandı.
Ribat, kocasından ayrı düşmüş kadınların da sığınağıdır. İlk kadın sığınma evleri olarak kullanıldı. Mekke, Kahire, Bağdat ve Şam gibi büyük şehirlerde de kadınlar için sığınabilecekleri ribatlar yapıldı.
Ribatlar İlk Defa Hangi Devlet Tarafından Kullanıldı?
Ribatlar Müslüman devletler, Osmanlı İmparatorluğu ile Selçuklu Devleti tarafından inşa edildi ve kullanıldı. Bunlar Akdeniz kıyılarının, Bizans öncesi Suriye'nin ve Türkistan ticaret yollarının güvenliğini sağlamak için de inşa edildi.