Disleksi (Öğrenme Bozukluğu)
Disleksi, kişilerde okuma ve yazma ile ilgili fonksiyonlarda sağlıklı çalışamama durumu olarak görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Disleksi rahatsızlığına sahip olan insanların beyinleri, kelimeleri okurken harflerin karşılığında meydana gelmesi gereken sesleri algılamakta sıkıntı yaşarlar.
Disleksili insanlar, genel olarak zeki ve çalışkan olmaları ile bilinirler. Sahip oldukları zekaya ve edindikleri çalışkanlık becerisine rağmen rahatsızlıkları sebebiyle beyinleri, kelimeleri farklı bir şekilde analiz ettiği için kelimelerin çözümlenmesi, okunabilmesi ya da hecelenebilmesi gibi diğer insanlar tarafından kolaylıkla yapılabilen işlemler, bu hastalar tarafından yapılamaz. İlkokul çağlarında yaşıtlarının okuma yazma öğrenme hızlarının çok gerisinde kalan hastalar, etraflarındaki insanlar tarafından hor görülme ya da dikkate alınmama gibi sıkıntılar yaşayarak hayata başlarlar. Bu durum da onlar da özgüven eksikliği, öfke kontrolsüzlüğü ya da içe kapanıklık gibi sonuçlar doğurabilir.
Disleksi belirtileri nelerdir?
Disleksi rahatsızlığına sahip olan bireylerde, rahatsızlığın ortaya çıkması genellikle okula başladıktan sonra gerçekleşir. Disleksi belirtileri, hastanın kendisine, yaşına ve disleksi hastalığının boyutuna göre değişiklikler gösterebilir. Genel olarak ilkokula ilk başlandığı esnada, kelimelerin doğru telaffuz edilememesi ya da okunan kelimenin konuşmaya aktarılamaması gibi sebeplerle aileler tarafından fark edilir.
İlkokula başlama yaşı olan 6 ile 7 yaşlarından daha önce çocukların disleksili olup olmadığını anlayabilmek için izlenebilecek bir takım yollar vardır. Çocuklar 1-2 yaşlarında iken disleksi rahatsızlığına sahip olup olmadıklarını belli edecek birtakım davranışlarda bulunurlar. Bu davranışlar, ebeveynler tarafından fark edilirse erken yaşlarda doğru bir kılavuzluk ile disleksi belirtileri azaltılabilir ya da çocuk bu belirtilere karşı daha hazırlıklı bir hale getirilebilir. Bu da ileri yaşlarda disleksi rahatsızlığı sebebiyle ortaya çıkabilecek öz güven eksikliklerini, öfke kontrolsüzlüklerini ya da içe kapanıklıklarını engelleyebilmek için ebeveynlere bir fırsat sunar.
1-2 yaşlarında olan bebeklerde disleksi belirtileri ebeveynler tarafından kolay bir şekilde fark edilebilir. Özellikle 15 ayını doldurmuş olan bebeklerde henüz herhangi bir kelime kullanımı görülmüyor ise, ebeveynler oldukça dikkatli olmak zorundadırlar. 24 ayını tamamlamış bebeklerde ise yani, 2 yaşını doldurmuş bebeklerde, henüz ilk cümle kurma görülmemiş ise disleksi rahatsızlığının mevcut olması riski oldukça yüksektir. Ancak bu belirtiler, tek başına disleksi teşhisi konulması için yeterli değildir.
Bazı çocuklar, herhangi bir rahatsızlığa sahip olmamalarına rağmen geç konuşabilir ya da geç cümle kurabilirler. Konuşması ya da kelime telaffuzu geciken her çocuk disleksi rahatsızlığına sahiptir diye bir çıkarım yapmak doğru olmaz. Fakat konuşması geciken çocukların ebeveynlerinin, geç kalmadan bir doktor kontrolünden geçmesi için çocuklarını bir uzman gözetiminden geçirmeleri ileride yaşanacak problemlerin önüne geçilebilmesi adına kritik önem arz eder.
5 yaşından küçük olan çocuklarda disleksi rahatsızlığının olabilme ihtimaline işaret edebilecek bazı belirtiler aşağıda sıralanmıştır:
- Alfabe harfleri öğretildiği halde, bu harfleri hatırlarken zorluk yaşama
- Alfabe harflerini öğrenirken zorluk yaşama
- Kişisel bakımı ile ilgili kelimeleri öğrenirken zorluk yaşama
- Kendi yaş grubundaki bireylerle kıyaslandığında, kelime telaffuzlarında zorluk yaşama
- Kendinden daha küçük yaş gruplarındaki bireyler gibi konuşma ve onların kullandığı kelimeleri kullanma
- Şarkılardaki ya da ninnilerdeki kafiyeleri yakalayamama ve bunlara uygun bir şekilde müziğe eşlik edememe
Disleksi hastalığı, doğum esnasında ya da doğumdan önce anne karnında ortaya çıkabileceği gibi, doğum sonrasında yaşanan herhangi bir travma sonrasında da görülebilir. Doğuştan gelen disleksi hastalığı, doğum esnasında ya da doğumdan önce anne karnında yaşanan birtakım komplikasyonlar sonucu oluşabilir. Fakat bebek belli bir yaşa gelene kadar bu hastalığa sahip olduğuna dair belirtiler gözlemlenemez. Genellikle ilkokul çağında okuma yazma öğretilmeye çalışılırken ortaya çıkan bu rahatsızlık, çocuğun akranlarına göre daha yavaş ve daha yanlış okuması sebebiyle ebeveynler ya da öğretmenler tarafından fark edilir. Hece atlamalar, yanlış telaffuzlar ya da harflerin tanınamaması gibi belirtiler bu hastalığa işaret eden belirtiler arasında sayılabilir.
Bunun yanında birbirine benzeyen harflerin yazımında güçlük çekme belirtisi de, disleksi rahatsızlığının rastlanan belirtilerinden biridir. Örnek vermek gerekirse, birbirinin ayna görüntüsü olan d harfi ile b harfinin karıştırılması, hastaların yaşadığı zorluklardan biridir. Bir diğer harf karışıklığı ise p harfi ve g harfi arasında görülür.
Disleksi hastalığına sahip bireylerin hafızası, kendi akranlarının hafızaları ile kıyaslandığı takdirde çok daha zayıf olarak gözlemlenir. Bu sebeple, bir önceki derslerde işlenen konuları hatırlamada ve bu konuları bir sonraki derslerde İşlenen konular ile entegre ederek bir çıkarım yapmada sıkıntı yaşarlar. Genel olarak ilkokul çağında ortaya çıkan disleksi hastalığının belirtileri arasında sayılabilecek maddeler aşağıda sıralanmıştır:
- Okuma ve yazma öğreniminde güçlük yaşama
- Okuma yazma esnasında akıcı bir şekilde okuyamama ya da yazamama
- Okunulan şeyin anlaşılamaması ya da okuma sırasında dikkatin çok kolay bir şekilde dağılması
- Okuma yazma sıkıntısı yaşamayan disleksi hastalarında, ileri düzey dil bilgisi becerilerinin kavranamaması
- İnce kas yetilerinde koordinasyon eksikliği sebebiyle fiziksel aktivitelerde akranların gerisinde kalınması
- Konsantrasyon problemlerinin yaşanması ve buna bağlı olarak herhangi bir eyleme odaklanırken sıkıntı yaşama ve eylemin tamamlanamaması
- Kendini ifade etme aşamasında zorluk yaşanması ve art arda sıralanan cümleler arasında kopuklukların olması
- Konuşurken sıklıkla mantık hatalarının yapılması
- Okuma işlemi gerçekleştirilirken özgüvensiz davranışlarda bulunulması, çekingen davranılması ve olması gerektiğinden daha düşük sesle okumaya yatkınlık gösterilmesi
İlkokul döneminde disleksi rahatsızlığının belirtilerinin, bu hastalığa sahip ve zeki olan çocuklar tarafından gizlenmesi sıklıkla rastlanılan bir durumdur. Zeka bakımından oldukça iyi olan çocuklar, okuma ve yazmadaki zorluklarını öğretmenlerinden ve ebeveynlerinden gizlemek için birtakım yöntemler geliştirebilirler. Bu sebeple okuma ve yazmada zorluk çeken çocuklar, eğitimciler tarafından dikkatli bir şekilde incelenmelidirler.
İlkokul çağını öğretmenlerinden ve ebeveynlerinden belirtilerini gizleyerek geçiren çocuklar, ortaokul zamanları geldiği takdirde, bu belirtileri daha fazla gizleyemez hale gelirler ve bu da çok geç kalınmış bir teşhisi beraberinde getirir. İlkokul zamanlarında belirtileri gizlemeyi başarmış çocukların, ortaokul dönemlerinde gizleyemedikleri belirtiler aşağıda sıralanmıştır:
- Çok yavaş okuma
- Okuma esnasındaki telaffuzların yanlış ve garip olduğunun dinleyiciler tarafından anlaşılması
- Yeni bir kelimeyi, kelime hazinesine kazandırırken zorluk çekilmesi
- Yüksek sesli okumadan kaçınma
- Konuşurken, konuşma aralarının doldurulması için kullanılabilecek ifadeleri çok ve gereksiz bir biçimde kullanma
- Telaffuzu daha zor olan uzun ve karmaşık kelimelerin sesli bir biçimde okunamaması
- Çok kötü ve anlaşılamayacak bir el yazısına sahip olma
- Öğrenilen şeyleri hatırlamada güçlük çekme
- İsim ve tarih ezberlerinde sıkıntı yaşama
Sıklıkla, çocuklarda gözlemlenen disleksi rahatsızlığı, bazı durumlarda yetişkinlerde de gözlemlenebilir. Yetişkinlerde okuma zorluğu, matematik problemlerini çözmede yaşanan sıkıntılar, ezber yapamama ya da zaman yönetememe gibi belirtilerle kendini gösterir.
Yetişkin disleksi hastaları, okunulan ya da dinlenen bir metindeki ana fikri bulamama gibi sıkıntılar yaşarlar. Esprilerin anlaşılamaması, deyim ve atasözlerinin tam olarak neyi ifade ettiğini algılayamama gibi problemler, yetişkin disleksi hastaları tarafından yaşanır.
Bunların yanında, disleksi rahatsızlığına sahip yetişkin bireylerde farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler aşağıda sıralanmıştır:
- Konsantrasyon bozukluğu yaşama
- Bir işe odaklanırken ciddi sıkıntılar yaşama
- Organizasyon ve planlama gibi becerilerden yoksun olma
- Fikir beyan etmede özgüvensizlik yaşama ve fikir alışverişlerinden kaçınma
- Yapılan bir hataya karşı aşırı reaksiyon gösterme
- Kişisel yaşamda çok katı sınırlara sahip olma
- Öğrenme becerilerinde okuyarak öğrenmek yerine yaparak öğrenmeye daha fazla yatkın olma
- Çok çabuk panik ve strese kapılabilme
- Özgüven eksikliği yaşama
Yetişkinlerde görülen hastalığının tedavisi, ilk olarak okuma yeteneğinin geliştirilmesi yönünde atılan adımlarla başlar. Meslek sahibi olan yetişkin disleksi hastaları ise, kendi iş hayatlarını kolaylaştırabilecek yöntemleri geliştirebilecekleri terapileri alabilirler. Yetişkin disleksi hastaları, kendi durumlarını fark ettikten sonra hayatlarını kolaylaştırabilecek teknolojik imkanlardan yararlanabilirler. Onlar için önemli olan bir toplantı, sunum ya da ders, kayıt edilerek tekrar tekrar dinlenebilir ve bu şekilde çok daha kolay bir şekilde anlaşılabilir. Konuşmaları yazıya dönüştüren bir takım araçlar kullanılarak, çok daha rahat bir şekilde anlayabilecekleri hale getirilen metinler aracılığı ile başarı oranları arttırılabilir.
Disleksi nedenleri nelerdir?
Disleksi hastalığının nedenleri ile ilgili çalışmalar uzun yıllardan beri devam ediyor. Buna rağmen disleksinin nedeni olarak kesin ve net olarak belirlenen bir madde yoktur. Yapılan çalışmalar sonucunda genel olarak varılan kanı ise bu hastalığın, genetik olarak ya da beynin gelişimindeki bazı komplikasyonlar sonucunda ortaya çıkan fonksiyon bozukluklarından dolayı görülebileceğidir.
Disleksi hastalığının kalıtsal olarak kabul edilmesinin en büyük nedenlerinden biri, bu hastalığa sahip olan kardeşlerin yaklaşık %40’ında aynı hastalığın görülmesidir. Bunun yanında, bu hastalığa sahip olan hastaların ebeveynlerinde ise yaklaşık olarak %49 oranında disleksi hastalığı gözlemlenmiştir. Bilim insanlarının okuma ve anlama güçlüğünün bağlı olduğunu düşündüğü birkaç genin keşfedilmesi ile birlikte, bu hastalığın genetik olması kanısı güç kazanmıştır.
Disleksi hastalığının, beynin gelişimindeki komplikasyonlardan dolayı ortaya çıkmasının düşünülmesinin sebebi ise bu hastalığa sahip olan ve olmayan bireyler arasındaki karşılaştırmalar sonucunda gözlemlenen anatomik farklılıklardır. Beynin iki yarım küresini birbirine bağlayan yapı, disleksi hastalığına sahip olan ve olmayan bireyler arasında ciddi farklılıklara sahiptir.
Bütün bunlara rağmen, hastalığın kesin ve net olarak hangi sebeple ortaya çıktığı bilinmiyor ve bu alanda yapılan çalışmalar günümüzde hala devam ediyor.
Disleksi hastalığı teşhisi nasıl konulur?
Disleksi belirtileri gösteren her birey, bu hastalığa sahiptir sonucu çıkarılamaz. Bazı bebekler daha geç konuşabilirler ve bu, onların disleksi hastalığına sahip olduğu anlamına gelmez. Bazı çocuklar, ilkokul çağında daha geç öğrenebilirler. Bu, onların disleksi hastalığına kesin ve net olarak sahip oldukları anlamına gelmez.
Disleksi hastalığının teşhisi konulurken, kişiler bireysel olarak izlenmelidir ve onun içerisinde bulunduğu psikolojik durumlarını tamamı, teşhis konulmadan önce göz önünde bulundurulmalıdır. Örnek vermek gerekirse anne ve babanın çalıştığı durumlarda bazen bebekler, daha geç konuşabilirler ve bunu bir tepki olarak ortaya koyarlar. Ayrıca okula gitmek istemeyen bir öğrenci, özellikle ilkokul çağlarında okuma ve yazma öğrenmeye karşı direnç gösterebilir. Buna benzer travmatik durumları yaşamış olan bireyler, okuma yazmaya karşı ya da kelime telaffuzlarına karşı bilinçli olarak ayak direyebilirler.
Bu gibi tepkiler, disleksi ile karıştırılmamalıdır. Disleksi hastalığının birden fazla belirtisi olduğu için bu belirtileri gösteren bireyler uzmanlar tarafından incelenirken çok daha dikkat edilir. Teşhisi koymanın çok zor olduğu unutulmamalıdır. Hastalığın kesin olarak teşhisinin konulabilmesi için bireyin hayatı ve yaşadıkları kesinlikle öğrenilmelidir. Disleksi hastalığının belirtileri, en çok ilkokul çağına başlayan çocuklarda görülür. Bu da, ilkokul öğretmenlerinin öğrencileri izlemesinin ve incelemesinin çok önemli olduğu anlamına gelir. İlkokul öğretmenlerinin öğrencilerini iyi tanımaları, bu hastalığın teşhisinde kritik önem arz eder.
Disleksi hastalığı belirtileri gösteren çocuklarda, ilk olarak kontrol edilmesi gereken şey, çocuğun işitme ve görme duyularının sağlıklı bir şekilde çalışıp çalışmadığı olmalıdır. İşitme ve görme duygularında herhangi bir problem var ise, bu problem çözülene kadar disleksi teşhisini konulması mümkün değildir. Eğer bireyin görme ve duyma ile ilgili herhangi bir sıkıntısı yok ise, bu aşamadan sonra hastalıkla ilgili diğer belirtiler detaylı bir şekilde analiz edilmeli ve disleksi değerlendirmesi yapılmalıdır.
Bu hastalıkla ile ilgili teşhis konulurken, ailede farklı bireylerde de okuma yazma zorluğunun olup olmadığına da dikkat edilmesi gerekmektedir. Ailede disleksi rahatsızlığı var ise, incelenen bireyde de disleksi rahatsızlığına rastlanması ihtimali artar. Bu hastalığın belirtilerini gösteren birey ve ailesi, bir uzman tarafından detaylı bir şekilde incelendikten ve değerlendirildikten sonra teşhis konulabilir.
Disleksi hastalığının tedavi yöntemleri nelerdir?
Disleksi hastalığının kesin bir tedavisi günümüzde yoktur. Bu hastalığa sahip olan bireyler, hastalığı ömür boyu yaşarlar. Ancak hastalığın belirtilerini hafifletebilecek birtakım yöntemler vardır. Bu da bu hastalığa sahip bireylerin hayatlarını çok daha kolay ve verimli bir şekilde yaşayabilmeleri için oldukça önemlidir. Hastalığın yol açtığı sorunlara ilişkin birtakım önlemler ve tedavi planları uygulanabilir.
Disleksi hastalığının tedavisinde herhangi bir ilaç ya da cerrahi müdahale mümkün değildir. Hastalığın belirtilerinin anlaşılması genellikle ilkokul çağına gelen çocuklarda gözlemlenen farklılıklar ile mümkün olur. Teşhis konulduktan hemen sonra çocuk ile özel olarak ilgilenilmesi gerekir ve bu hastalığa sahip olan çocukların özel bir eğitime tabi tutulması gerekir. Disleksiye sahip bireylerde genellikle zeka seviyesi ileridedir. Teşhis konulan çocukta eğer herhangi bir zeka geriliği söz konusu değil ise kendisine uygulanan özel eğitim sonucunda yaşıtlarına yetişebilir hale gelebilir. Fakat akranlarına yetişebilmesi adına kendisine özel bir eğitim uygulanması şarttır. Çünkü hastalığa sahip olmayan öğrenciler ile birlikte almış olacağı eğitim, kendisini geliştiremez.
Bunun yanında psikolojik olarak da destek alabilirler. Çocukların tamamının bir terapiste ihtiyacı olur. Hastalar, özgüven eksikliği ya da öfke kontrolü yaşayabilirler. Kendilerinin farklı olduğunu hissettikleri anda, kendi içlerine kapanabilirler. Bu da onları toplumdan uzaklaştırır ve sağlıklı bir birey olarak yetişmelerinin önüne geçer. Disleksili çocukların, terapistleri ve eğitimcileri arasında da uyum ve iletişim olması gerekir.
Bu rahatsızlığa sahip çocukların en yakın arkadaşları ve en büyük destekçileri aileleridir. Ailelerin oldukça bilinçli bir şekilde çocuğa yaklaşması, onun hayatının normal bir seyirde devam edebilmesi için çok önemlidir. Çocuğun topluma kazandırılabilmesi ve akranlarına yetişebilmesi için desteklenmesi ve cesaretlendirilmesi çok önemlidir.