Algofobi
Algofobi, kısıtlayıcı bir kaygı bozukluğudur. Mantıksız, aşırı, temelsiz ve kontrol edilemeyen korkunun tezahürü ile karakterize edilen belirli bir fobi türüne aittir. Bu bozukluğu olan insanlar, acıyı hissetmekten veya yaşamaktan korkarlar.
Ağrı yaşama korkusu, tam olarak bir psikolojik bozukluk değildir. Aslında her insan, bir dereceye kadar acıdan kaçınır. Bunun nedeni, ağrının insan vücuduna zarar verdiği konusunda kişiyi uyarmak için temel bir iç güdüsel tepki olmasına rağmen hoş bir duygu olmamasıdır.
Ağrı korkusu, bir kişinin yaşamını sosyal, kişisel, profesyonel veya aile düzeyinde etkilemeye başladığı zaman tehlikeli olabilir. Bir kişinin korkusu, aşırı oranda büyüdüğünde, kendisine acı verecek bir kaza korkusuyla herhangi bir aktivite yapmaktan, hatta harekete geçmekten bile kaçınabilir. Bu sorun, insanların yaşam kalitelerini doğrudan etkileyen bir korkudur. Birçok fobi türü olmasına rağmen, bazıları çok yaygın, bazıları ise çok nadirdir. Algofobi de çok nadir görülen bir fobi türüdür.
Algofobinin özellikleri nelerdir?
Capafón'a (2001) göre algofobiyi patolojik olmayan korkulardan ayıran özellikler şunlardır:
- Korku, tamamen orantısız olur.
- İnsanlar bunu açıklayamazlar. Bu sorun, insanların gönüllü kontrolü dışındadır.
- Korkulan nesne veya durumdan kaçınmaya yol açar.
- Bu zamanla devam ederek büyür.
- Uyumsuzluk devam eder.
- Belirli bir yaşa veya faktöre bağlı değildir.
Algofobi belirtileri nelerdir?
Algofobi belirtileri genel olarak şunlardır oluşur:
- Kalp atış hızında artma,
- Solunum hızının artarak rahatsızlık vermesi,
- Aşırı terleme,
- Mide kasılması,
- Yüksek kan basıncının varlığı,
- Kendini anlatırken negatif ifadeler kullanma,
- Olumsuz inanç,
- Gereksiz sık sık gelen kötü düşünceler,
- Endişelerin artması,
- Sürekli alarm hali.
Yukarıdaki belirtiler iki kategoriye ayrılır. Bunlar fizyolojik ve bilişsel belirtilerdir.
Algofobinin fizyolojik belirtileri, çeşitli bireysel ve fiziksel tepkileri doğrudan tetikler. Öte yandan bir fobinin bilişsel tezahürü, kişinin acıyla ilgili olarak sahip olduğu bir dizi fikir, düşünce veya inançla karakterize edilir.
Bir fobinin semptomlarının sınıflandırılmasında, kişinin korkulan duruma karşı davranışsal tepkileri de bulunabilir. En yaygın tepkiler, kaçınma veya kaçma davranışıdır. Genellikle fobisi olan kişi, bu tür tepkileri rahatlama sağladığı için kabul eder. Ancak gerçekte bu, sorun devam ettiği sürece yalnızca geçici bir çözümdür.
Algofobinin nedenleri
Algofobi nedenlerine ilişkin ana açıklamalardan biri klasik koşullanmadır. Bu görüşe göre bir fobinin, hastanın ağrı içeren travmatik bir durumla ilgili geçmişinin bir sonucu olduğuna inanılır. Algofobi probleminde hasta, muhtemelen çok fazla acı çekmiştir. Çünkü aslında bu korku, yaşamının geri kalanında acı çekmesine neden olur.
Algofobinin nedeninin bir başka açıklaması, dolaylı öğrenmenin sonucu olabileceğidir. Bu şekilde hasta, başkalarının ağrıdan nasıl etkilendiğini gözlemler veya ağrıya neden olan olayları tetikleme korkusuyla belirli durumlardan kaçınır. Acıdan korkmayı öğrenme, genellikle çocuklukta gelişir.
Tüm spesifik fobilerde olduğu gibi algofobinin kaynağı, ciddi stresli durumlara karşı artan hassasiyet olabilir. Bu durumda bireyler, alarm tepkileri (korku ya da panik), kontrol edilemezlik ve belirsizlik düşünceleriyle tepki verirler.
Algofobi nasıl tedavi edilir?
Psikiyatristler, algofobi tedavisi için iki yaklaşımı benimser. İlaç tedavisi ile beraber psikoterapi olan bu yöntemler kullanılarak kişinin gönüllü olarak katılması ve pes etmemesi durumunda bu takıntıları kolaylıkla aşması sağlanır.
İlaç tedavisinde antidepresan adı verilen ilaçlar kullanılır ve tedaviye başladıktan 1 veya 2 ay sonra olumlu sonuçlar görülmeye başlar. Bu süre, bazı kişilerde daha uzun olabilir ve başlangıçta sonuçların olmaması, ilaç tedavisinin başarısız olduğu anlamına gelmez. Olumlu bir sonuç alındıktan sonra ilacın hemen veya erken kesilmesi, fobinin yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir.
Antidepresanlar yerine daha ağır anksiyete ilaçları da kullanılabilir. Ancak bu ilaçlara karşı tolerans geliştiği ve etkileri kısa sürdüğü için bu tür ilaçlar, ciddi acil durumlarda sadece kısa süreler için kullanılırlar.
İlaç tedavisi sonrası sonuca ulaşamayan kişilere davranışçı terapi uygulanır. Davranışçı terapi, insanların korktuklarına karşı duyarsız hale gelmeleri anlamına gelir. Bu terapi, etkili bir yöntemdir. Ancak uygulanması çok zordur. Hastanın iş birliğini gerektiren bir yöntem olduğu için aynı zamanda daha fazla zaman ve emek isteyen bir yöntemdir. Bu nedenle öncelikle ilaç tedavisi tercih edilir. Kişilerin fobileri, genellikle huy veya karakter olarak değerlendirilmemeli, profesyonel yardım ve gerekli tedavi aranmalıdır.
Bilişsel stratejiler
Bu stratejiler, hastaların fobilerinin nesnesi (ağrı) hakkındaki yanlış anlamalarını düzeltmede son derece yararlıdır. Bilişsel müdahale için yönergeler aşağıdaki gibidir:
- Hastalar, fobilerin nedenleri hakkında bilgi edinmeye davet edilir. Örneğin uzman, algofobi problemi olan bir kişi söz konusu olduğunda ağrı ile ilgili sorulara cevap vermeye çalışır.
- Hastaya, onlara yardım etmek yerine kaygılarını tetikleyen düşünceleri tanımlaması söylenir.
Bazı fobilerin özelliği olan endişeli düşüncelerin iki özelliği vardır. Birincisi, olasılığı fazla tahmin etmektir. Bu, mağdurun korkutucu olayın meydana gelme olasılığını olduğundan fazla tahmin ettiği anlamına gelir. Bu bilişsel kalıbı değiştirmek için hastalara endişeli düşüncelerin lehinde ve aleyhinde olan kanıtları değerlendirmeleri öğretilir. Örneğin hastalar, gerçek bir ağrı korkusu için destekleyici veya destekleyici olmayan tüm tahminleri analiz edebilirler.
Fobisi olan kişilerin, sıklıkla yaşadığı ikinci tür endişeli düşünce, dramatik düşüncedir. Bu, korkulan şeyin olumsuz etkisinin artacağı anlamına gelir. Örneğin bir hasta, ağrı hissinin korkunç olduğuna inanabilir.
Algofobi, diğerleri gibi mükemmel bir şekilde tedavi edilebilen, kişinin tamamen işlevsel ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan bir hastalıktır. Çoğu fobide olduğu gibi algofobi problemi olan hastalar, iyi bir yaşam kalitesinin tadını çıkarmakta zorlanırlar. Bu nedenle bir uzmana danışmak her zaman önemlidir.