Ağlama
Ağlama, bir duygusal durum karşısında ya da fiziksel acı karşısında gözlerden yaş akması olarak verilen tepkidir. Mutluluk, üzüntü, kırgınlık ya da fiziksel acı ağlamanın sebebi olabilir. Düzensiz soluk alıp verme, apne ve tremor gibi olgular da ağlamanın sonuçları arasında sayılabilirler.
Ağlama eylemi, genellikle kişilerin yaşadığı duygusal karmaşalar sonucu ortaya çıkmaktadır ve bu karmaşaların yaratmış olduğu kaotik durumun ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Ağlamak, kişileri rahatlatır ve daha sağlıklı düşünmelerine yardımcı olur. Aynı zamanda insanların içsel hesaplaşma yaşamalarına da katkısı vardır.
Acı, kayıp, üzüntü, sinir, heyecan, sevinç, keder ve suçluluk gibi yoğun yaşanan birçok duygu, ağlama ile sonuçlanabilir. Kelimelere dökülmeyen duygular, beraberinde ağlama eylemini getirebilirler. İnsanların tamamının ağlamaya ihtiyacı vardır. Ağlamak insanları rahatlatır ve başa çıkamadıkları durumlar ile başa çıkabilecekleri hale gelebilmelerine yardımcı olur.
Birçok toplumda, ağlamaya karşı ya da ağlayan insanlara karşı yanlış tutumlar takınılmaktadır. Bu durum da, insanların rahat bir şekilde ağlamalarının önüne geçmektedir. Ağlama eylemini sınırlandırmak, yasaklamak, saklamak ya da bu eylemden utanmak, insanlar üzerinde olumsuz psikolojik etkiler bırakmaktadır. Ağlamak, duyguların bilincine varabilmede insanlara yardımcı olur. Kişilerin fiziksel olarak rahatladıkları ve bilinç altlarındaki olumsuz duygulardan kurtuldukları bu eylem, baskılanmamalıdır. Ağlamak insanı özgürleştirir, kişinin psikolojisi için sağlıklıdır. Ağlayan insan duyguları ile yüzleşebilen insandır, duygusal hesaplaşmalardan kaçmayan insandır ve kendiyle barışık yaşamaya yakındır.
Ağlamak, sorunlar ile baş edilemediği anlamına gelmemelidir. Aksine, ağlayan insanların sorunları ile yüzleşebilme cesaretine sahip oldukları sonucu çıkarılmalıdır. Ağlamak, sahip olunan olumsuz duyguların daha da derinleşmesinin önüne geçer ve bu duyguları sağlıklı bir şekilde ele almanın önünü açar. Bastırılmış duyguların boşaltılmasında önemli bir noktada bulunan ağlamak eylemi, daha sonrasında büyük bir patlama ve yıkım yaşanmaması için ihtiyaç duyulduğu anda gerçekleştirilmelidir.
Ağlamanın faydaları nelerdir?
Ağlamanın birçok faydası bulunmaktadır. İnsan, dünyaya ilk geldiğinde nefes alabilmek için ağlamalıdır. Daha dünya ile ilk tanışılan andan itibaren insanın faydasına olan ağlamanın faydaları şu şekilde sıralanabilirler:
- Duyguların dengelenmesi: Aşırı yoğun yaşanan duyguların sonucunda ağlama eylemi gerçekleştirilebilir. Bu duyguların boşaltılması ve dengelenebilmesi için, ağlamak gerekmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, ağlamanın uçlarda yaşanan duyguları törpüleyip insanın psikolojisini sağlıklı bir düzeyde tutabildiği sonucuna varılmıştır.
- Ruh halinin iyileşmesi: Ağlarken, gözyaşının içerisinde bulunan ağrı kesici maddeler sayesinde insanlar rahatlarlar. Ayrıca ağlarken alınan nefeslerin daha derin olması da insanı rahatlatan bir durumdur. Bunun sonucunda, ağlama bittikten sonra insanlara kendini daha iyi hissederler ve ruh halleri daha iyi olur.
- Duyguların ifade edilebilmesi: İnsanlar duygularını ifade etmek için farklı yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden biri de ağlamadır ve duyguların ifade edilebilmesini sağladığı için insanlara ferahlık ve sağlıklı psikoloji durumu sağlar.
- Vücudun arınması: Gözyaşının içerisinde bazı toksinler ve stres hormonu bulunmaktadır. Ağlanıldığı takdirde bu toksinler ve stres hormonu vücut dışına atıldığı için, vücut arınmış olur.
- Acı ve ağrıyı azaltması: Gözyaşının ağrı kesici özelliği bulunması yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen bir sonuçtur. Bununla beraber, uzun süreli ağlamaların sonucunda vücutta oksitosin ve endorfin gibi kimyasallar salgılanırlar. Bu kimyasallar da acı ve ağrının azaltılmasında insan vücudunda yardımcı olurlar. Endorfin sayesinde vücut daha uyuşuk bir hale geçecektir. Oksitosin ise kişi sakinleştirecektir ve daha iyi hissetmesine neden olacaktır.
- Stresi azaltması: Ağlamak, insanların stresle baş edebilmesinde yardımcı rol oynar. Tam tersi durumda ise, yani ağlamanın engellendiği durumlarda ise stres seviyesi artar ve başa çıkmak oldukça zorlaşır. Stresle başa çıkmada sıkıntı yaşayan insanlarda ise tansiyon ve kalp problemleri görülme oranı yüksektir. Aynı zamanda stres kaynaklı hastalıklar arasında en bilinenlerinden olan mide rahatsızlıkları, ülser ve gastrit gibi hastalıkların da önüne geçilebilmesi adına ağlamak çok önemlidir.
Çocuklarda ve bebeklerde ağlama
Ebeveynlerinin dikkatini çekmek, bir ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışmak ya da bir sıkıntısı sonucunda istemsiz olarak tepki vermek sureti ile çocuklar ve bebekler ağlarlar. Yaşa ve duruma göre bebek ve çocuklarda ağlamak farklı anlamlar taşıyabilir.
Bebeklerde ağlamak, genelde ebeveynleri yanına çağırmak ya da bir ihtiyacının olduğunu ebeveynlerine anlatmak amacıyla yapılmaktadır. Bebek ağlama seslerinin frekanslarının yüksek olmasının sebebi de yine ebeveynlerin dikkatini çekebilmenin arkasında yatan sebep ile aynıdır. Bebeklerin seslerini ebeveynlerine duyurabilmelerinin tek yolu ağlamaktır. Kendi dertlerini konuşarak anlatamayacakları için de, iletişim kurabilmelerinin tek yolu ağlamak olacaktır.
Bebeklerin ihtiyaçları giderildiği takdirde, inatla ağlama devam ediyor ise, farklı bir sorun olduğu anlamına gelir. Açlık, susuzluk, uykusuzluk, fiziksel olarak hissedilen bir rahatsızlık, acı ya da ağrı, bezin kirletilmesi ya da gazın olması gibi sebepler ile bebekler ağlayabilirler. Bazen sadece ilgi istedikleri için de ağlayabilirler. Bu gibi durumlarda kucağa alındıkları takdirde susacaklardır. Fakat bu ihtiyaçlar giderildiği halde ağlama devam ediyor ise, bir hastalık durumu söz konusu olabilir. Bu durumda bir çocuk doktoruna gidilmesi mantıklı olacaktır.
Doktor kontrolünden geçmesine rağmen herhangi bir fiziksel sağlık problemi bulunamayan bebeklerde ağlama devam ediyor ise, bebeğin psikolojik bir zorluk karşısında kaldığı sonucu çıkarılabilir. Bebekler için anne ve baba ile kurulan iletişim çok önemlidir; bunun yanında anne ve babanın birbirleri ile kurdukları iletişim de bebeği etkilemektedir. Anne baba arasında bir uyumsuzluk ya da tartışma var ise, bu bebeğe yansıtılmamalıdır.
Bebeklik çağının tamamlamış olan, 4 yaş üstü çocuklarda ise ağlamanın sebepleri değişiklik göstermeye başlar. 4 yaşından büyük bir çocukta sürekli olarak ağlama görülüyor ise, yine bir çocuk doktoruna gidilmesi gerekmektedir ve herhangi bir fiziksel sağlık probleminin olup olmadığı kontrol edilmelidir. Doktor muayenesinden sonra, herhangi bir fiziksel sağlık problemine rastlanmayan çocuklarda ağlama devam ediyorsa, çocuğun kendini güvende hissetmediği sonucu çıkarılabilir. Çocuğun kendini güvende hissetmesi için gerekli ortamın oluşturulması, aile içindeki huzursuzluğun çocuğa yansıtılmaması ve anne ve baba tarafından yeterli ilginin gösteriliyor olması oldukça önemlidir. Aile içerisinde bir huzursuzluk var ise, çocuğun içindeki stresi dışarıya yansıtma yöntemi ağlama olarak görülebilir. Çocuk ağlayarak kendini rahatlatır ve sakinleşmeye çalışır.
Sürekli ağlamak istemenin nedenleri nelerdir?
Ağlamak her ne kadar sağlıklı ve doğru olsa da, sürekli ağlamak istemek bazı psikolojik rahatsızlıkların belirtisi olabilir. aynı zamanda, Kişilerde bir nörolojik sorun var ise, sürekli ağlamak bu nörolojik sorunun sonuçları arasında da olabilir.
Eğer ağlamanın kontrol dışına çıktı düşünülüyor ise, PBA adı verilen bir nörolojik bozukluğa sahip olma ihtimali vardır. Bu tarz nörolojik bozuklukların belirtileri arasında, sadece kontrolsüz ağlama değil aynı zamanda üzücü bir durum karşısında histerik olarak gülmek de bulunur. Sinir sisteminin zarar görmesi sonucu oluşan bu hastalık, uzman bir doktor tarafından mutlaka tedavi edilmelidir.
Sürekli ağlamak, ortada bir nörolojik hastalık yok ise, bir ruhsal sağlık probleminin sonucu olarak da görülebilir. Travma sonrası stres bozuklukları, anksiyete bozuklukları, duygu durum bozukluğu gibi sebeplerle sürekli olarak ağlayan insanlar, psikolojik destek alarak daha iyi duruma gelmeye çalışabilirler. Sürekli ağlamanın sebeplerinden biri de depresyon olabilir.
Sürekli ağlamaya eşlik eden iştah kayıpları, günlük aktivitelerden zevk alamama ve uyku problemleri var işte mutlaka bir psikoloğa görünülmesi gerekmektedir.
Sürekli ağlama ile nasıl başa çıkılır?
Sürekli ağlamanın altında yatan nedenler belirlendikten sonra, kişiler kendilerini daha iyi hissedebilmek için, duygusal olarak ifade biçimlerini geliştirmeye çalışmalıdırlar. Her insan kendini duygusal olarak farklı şekilde ifade; Bazı insanlar kendini anlayan biri ile sohbet ederken rahatlarlar, bazı insanlar ise resim yapmak ya da müzikle uğraşmak gibi sanatsal aktiviteler aracılığı ile duygularını ifade ederler. Ağlamak da duyguları ifade etme yollarından biridir.
Sürekli ağlamak, duyguları ifade etmek olarak yorumlanırsa, bu duyguları ifade edecek başka bir yöntem bulmak, sürekli ağlama durumunu hafifletebilir. Zihnin başka bir şeyle meşgul olması, duyguların ifade edilmesinde farklı bir yöntem uygulanması gibi çabalar sayesinde kişiler kendilerini daha iyi hissedebilirler. Sanata yatkın olunan bir alanda çalışmalar yapılması; örneğin resim yapılması, müzik ile uğraşılması, heykel ile uğraşılması gibi duyguların ifade edilebileceği aktiviteler, sürekli ağlama problemi olan hastalara yardımcı olacaklardır.
Sürekli Ağlama durumu, genellikle bir bunalmışlık, bitkinlik, yalnızlık ya da endişe duyguları ile birlikte gelir. Bu duyguların hissedilmesine sebep olacak durumların ortadan kaldırılması ya da ortadan kaldırılamayacak durumlar var ise bu durumlar ile barışık yaşanılmanın öğrenilmesi, sürekli ağlamayı hafifletecektir.
Bütün bunlara ek olarak, ağlama başladığı esnada ya da ağlamanın başlayacağının hissedildiği anda, nefes egzersizleri yaparak ağlamayı kontrol altına almak mümkündür. Ayrıca gözleri hızlı hızlı kırpıştırmak, gözleri hızlıca hareket ettirmek, dili hareket ettirmek ya da dişleri sıkmak gibi hareketlerin de ağlamayı engelleyici hareketler olduğu ileri sürülmektedir. Ağlamanın başlayacağının düşünüldüğü anda, kişilerin kendilerine zarar vermeyecek şekilde bu hareketleri hafif bir şekilde gerçekleştirmeleri işe yarayabilir.
Yüz kaslarını gevşetmek, içten gelmiyorsa bile gülümsemeye çalışmak ya da komik bir anının akla getirilmeye çalışması da ağlamanın önüne geçebilecek yöntemler arasında yer almaktadır. Gülümsenecek herhangi bir durum bulunmadığında bile, insanın kendini zorla gülümsetmesi, beynin komik bir durum olduğunu ya da gülümsenecek bir durum olduğunu düşünmesine yol açabilir. Bu da, insan zihninin olan ağlamaya odaklanmasının önüne geçer ve insanın kendi kendini kandırması sonucunda modunun değişmesine neden olabilir.
Etraftaki olup biten şeylere odaklanmak, farklı şeyler düşünmek, dikkat dağıtacak bir takım aktivitelerde bulunmak da; insanların kendi duygu ve düşüncelerinin esiri olmalarının önüne geçebilir. Ağlamanın başlamasının engelleyebilmesi için, zihni farklı bir şeye odaklamaya çalışmak da oldukça etkili bir yöntemdir.
Güven duyulan bir insan ile muhabbet etmek, dertleşmek ve içtekileri boşaltmak da yine ağlama durumlarının sürekli hale gelmesinin önüne geçebilir. Bunun dışında bir psikolog yardımıyla bilinçaltında yatan ve sürekli ağlama haline neden olan sebeplerin bulunması da, sürekli ağlama durumunun kalıcı olarak ortadan kaldırılabilmesi adına oldukça etkili bir yöntem olacaktır.
Gözyaşının çeşitleri
Bilim adamları, 4 farklı gözyaşı çeşidinin olduğunu söylemektedirler.
Temel gözyaşları
Ağırlıklı olarak su ve tuzdan oluşan bu gözyaşları, göz yüzeyinin kaygan kalmasını sağlamaktadır. Temel gözyaşları, günlük ortalama olarak 150 ila 300 gram arasında salgılanmaktadırlar. Göz yüzeyinde bir süre durduktan sonra burun boşluğuna akarlar.
Refleks gözyaşları
Göz, ani bir durumla karşılaştığı anda, gözü koruyabilmek adına salgılanan gözyaşlarına refleks gözyaşları adı verilmektedir. Soğan doğrarken gözlerin yaşarmasının sebebi refleks gözyaşlarını salgılanmasdır. Aynı zamanda göze kaçan bir kirpik ya da toz sebebiyle gözlerin yaşarması da yine refleks gözyaşlarının salgılanması sonucu olmaktadır. Refleks gözyaşları salgılandığında, bu durum ağlamak olarak nitelendirilmez.
Duygusal gözyaşları
İnsanların yaşamış olduğu duyguların yoğun olarak hissedildiği noktada gözlerden akan yaşlar, duygusal gözyaşları olarak tanımlanırlar. Duygusal gözyaşları salgılandığında, ağlamak olarak adlandırılan durum ortaya çıkmaktadır. Duygusal gözyaşları, diğer gözyaşları ile kıyaslandığında %25 daha fazla protein içermektedir. Duygusal gözyaşları, tansiyon düşürücü toksinlerin dışarı atılmasını sağlar ve vücudun iyileşmesine yardımcı olurlar. Bu gözyaşları sayesinde vücuttaki zararlı bakterilerin temizlenmesi de mümkündür. Duygusal gözyaşları sayesinde insanlar depresyondan uzak kalırlar ve rahatlarlar.
Patolojik gözyaşları
Son senelerde literatüre kabul edilen gözyaşı çeşidi ise patolojik gözyaşlarıdır. Özellikle birtakım psikolojik problemler karşısında, yaşanılan durumla alakasız bir şekilde ağlamalar görünüyor ise, bu ağlamalardaki gözyaşları patolojik gözyaşları olarak tanımlanır. Kontrol dışı gerçekleşen ağlamalar bu ağlamalar grubunda yer alır. Günlük aktiviteler ve rutin işler gerçekleştirilirken aniden ağlaması, patolojik gözyaşlarının salgılandığı anlamına gelmektedir. Yaşanılan durum ya da insanın maruz kaldığı etki ile gözyaşları arasında hiçbir bağlantısının olmadığı durumlar, patolojik gözyaşlarının akması ile sonuçlanır. Bu gözyaşını diğer gözyaşlarından ayıran en önemli özellik, ağlamanın gerçekleştiği anda kişinin isteği dışında gerçekleşiyor olmasıdır. Patolojik gözyaşı döken insanlar hasta olarak kabul edilirler ve bu hastaların kendileri de neden ağlıyor olduklarının bilincinde değildirler. Özellikle Parkinson ve Alzheimer hastaları patolojik olarak ağlama eğilimi gösterirler.